“Jerez’in yetiştirdiği en önemli gitarist ailelerinin birinden gelen Diego del Morao zamanla günümüz flamenko camiasının en rağbet gören gitaristlerinden bir tanesi haline geldi. Ünlü gitarist Moraito Chico’nun oğlu olan genç gitaristin kayıtlarını dinlediğinizde, kendine has yapısıyla nasıl bir fark yarattığını anlayabilmek pek de zor değil. 2004 yılında José Mercé, Niña Pastori, Montse Cortés, La Tana ve Potito’nun albümlerinde çaldı. Başarıları onu efsane gitarist Paco de Lucia ile aynı stüdyoda beraber çalışma şansına eriştirdi. Sanat kariyerindeki bu hayati önemdeki yılın ardından da kendi albümünü hazırlamaya karar verdi…” Carlos Sánchez’in Jerez’de Diego del Morao ile yaptığı bu keyifli sohbet karşınızda…
Böyle büyük gitaristlerin içinde olduğu bir aileden gelmek sence şans mı yoksa sorumluluk mu?
Ben bunu her zaman büyük bir şans olarak gördüm. Babam Moraito Chico’dan öğrendiğim her şey kariyerimde güzel şeylere vesile oldu. Ayrıca aile içerisinde kendimi hiçbir zaman bir başkasıyla kıyaslanacak pozisyonda hissetmedim. Elbette ailemin sahip olduğu isim benim için çok önemli, her zaman yararımaydı ve bu durum büyük sorumlulukları da beraberinde getirdi.
Gitarist olmaya ne zaman karar verdin?
Ben daha küçük bir çocukken gitar çalmaya başladım. Ama aslında bu kararı tam olarak yönetim üzerine eğitim aldığım okulumdan ayrılmamla vermiştim. Sonrasında şarkıcı La Macanita ile çalışmaya başladım. İlk zamanlar flamenko gitarın yanı sıra basgitar da çalıyordum. Babam ise o zamanlar hayatımı gitar üzerine kurmamı istemiyordu, bana müzik dünyasının ne kadar karışık olduğundan bahsederdi. Ancak La Macanita ile yaptığım bir kaç performans sonrası kendimi tamamen bu işe adamaya karar verdim. Eğer başka bir karar vermiş olsaydım eminim ki hiçbir şeyden bugün olduğu kadar zevk alamazdım. Babam başka bir enstrüman ile uğraşmamı veya müzik dışında başka bir işim olmasını istiyordu. Ama benim gerçekten bir gitarist olmak istediğimi tam olarak anladığında her konuda ve her zaman yanımda oldu.
Gitar çaldığın ilk anı hatırlıyor musun?
Babam beni ilk olarak basit gitar tekniklerini ve parmak pozisyonlarını öğrenebilmem için El Carbonero’nun okuluna götürmüştü. Bir keresinde hatırlıyorum, babam yanıma oturdu ve bir yarışmada kazandığı Ramírez gitarı ile bana tientos ile ilgili bir şeyler gösterdi ve ilk onu çalarak başladım.
Peki ya sahneye çıktığın ilk an?
La Macanita ile çıktığım ilk gösteride inanılmaz bir heyecan ve çok büyük bir sorumluluk hissetmiştim. O günü hatırlıyorum aynı gün iki tane konserimiz vardı, Viso del Alcor ve Morón de la Frontera’da ve ben henüz 16 yaşındaydım.
Baban senin için ne ifade ediyor?
Bir müzisyen ve insan olarak benim idolüm. Benim için çok büyük bir referans. Müzisyenliğim adına bildiğim neredeyse her şeyi ondan öğrendim. O birçok kişi tarafından çok sevilen ve ilah haline gelmiş bir insan, ben de her zaman onun gibi olmayı diledim. Onun yanı başında olabilmek benim için inanılmaz bir şans. Ondan her şeyi öğrenebilirsiniz, her ne konuda ihtiyaç duyduysam ona soruyorum ve bana tavsiyelerini veriyor.
Baban dışında başka sanatçılardan da eğitim aldın mı?
Beğendiğim çok sayıda gitarist var ve hepsinden öğrenilmesi gereken birçok şey. Yeni öğrendiğimiz birçok şey başka insanların bıraktığı izlerden geliyor. Biz gitaristler sürekli olarak yeni şeyler öğreniyoruz. Başlangıç olarak babamın stili kavramam için kolaydı ve bu bana çok yardımcı oldu. Ama gitar çalmaya devam ettiğinizde yeni şeyler keşfetmeye başlıyorsunuz. Ben diğer müzik türlerini de sıkça dinliyorum. Özellikle cazı çok seviniyorum, dinlenmeme ve düşünmeme yardımcı oluyor.
Gitaristlerin amacına ulaşamamış ve hayal kırıklığına uğramış şarkıcılar olduğu söyleniyor…
Bu söylentiyi yüzlerce kez duydum evet ama açıkçası bu benim işim değil. Küçüklüğümden beri gitar çalıyorum ve şarkıcı veya dansçı olmaya niyetim yok. Size söyleyebileceğim tek şey şu ki; cantenin çok büyük bir hayranıyım. Zamanımızda benimle aynı yaşta olup eski canteye çok önem vermeyen insanlar var. Eğer birisi hayal kırıklığına uğramış bir şarkıcı olduğundan bahsediyorsa tahminimce Camarón’un yaşadığı dönemlerde yaşamıştır.
Şu bir gerçek ki iyi bir dönemde yaşıyorsun değil mi?
Evet kesinlikle, günümüz gitaristlerini gerçekten başarılı buluyorum. Bence çok fazla sayıda iyi gitarist ve gitar heveslisi olması nedeniyle de iyi bir gitarist olmak çok daha zor. Büyük bir rekabet ortamındayız, bu camiada iyi bir yer edinmek istiyorsanız kendinize ait bir tarzınız olması gerekiyor.
Sence gerçekte hepsi iyi gitaristler mi?
Bence zaman herkesi hak ettiği yere getiriyor ve bulundukları o yerde kalacaklarının mesajını bize gönderiyorlar. Gerçekten çok iyi gitaristler var.
Çok daha iyi yerlere gelebilmek için Jerez’den ayrılmak mı gerekiyor?
Ayrılmaktan öte, dışarıda olan biteni anlaman ve endişelenmenle ilgili bir durum bu. Burada gitar çalmanın çok güzel bir yanı var ama bu kişisel ve müzikal gelişim için diğer yerlerden alınacak bilgilerin ihtiyacını ortadan kaldırmıyor. Jerez’de sürekli karşılaşılan durum şu, insanlar dışarıda yapılan işleri göz önüne almayarak kendilerini sınırlıyorlar. Oysa şunu kabullenmek gerekiyor, her yer ayrı ayrı kendi ürününe sahip ve bunlar bizler için gerçekten çok yararlı olabilir. Extremadura’da gerçekten çok iyi tangos söylüyorlar veya Almeria’da çok iyi taranto çalıyorlar. Her yerden bir şeyler edinebilirsiniz.
2004 yılında José Mercé, Niña Pastori, Montse Cortés, La Tana ve Potito gibi sanatçılarla kayıt yaptın, işinden şikayetçi değilsin sanırım
Şu an çok iyiyim ama birazcık sıkıldım bu işlerden :)) Benim için çok önemli olan bu büyük sanatçılarla çalışabilmiş olmaktan çok mutluyum. Gerçek şu ki yapımcı Javier Limón bana çok güven duyuyor ve bu benim için çok önemli. Eğer her şey böyle yolunda devam ederse fiyatımı biraz daha yükseltmek zorunda kalacağım :)) Ayrıca Isidro Sanlúcar’a çok şey borçluyum, bana yaptığım işte çok büyük destek verdi ve çok güvendi, beraber çok güzel işler yaptık
Birkaç gün önce La Tana’nın albümünü kaydetmek için Madrid’deydin. Eğer yanlış düşünmüyorsam orada senin için çok özel birisiyle daha çalışma şansına eriştin.
Evet, büyük usta Paco de Lucia ile bir araya geldik. Javier Limón, Paco’nun benim çaldığım bir buleriası dinlediğini ve çok beğendiğini söyledi. Sonrasında benim La Tana’nın albümünde çalabileceğime karar vermiş. Doğruyu söylemek gerekirse Paco de Lucia gibi bir ustanın yanı başında çalışmak inanılmaz bir histi. Tüm günümü stüdyoda onun yanında geçiriyor olmama rağmen onu sürekli görmeye bir türlü alışamadım. Sadece size bakması bile içinize işliyor. Bunlar bir dahinin bakışları. Yaşadıklarım benim için asla unutulmaz şeyler. Müziği paylaştık, ikimizde olan şeyleri bir araya getirdik, bazı yerlerde koro yapmak için bana şarkı bile söyletti :)) Her gün ondan yeni bir şey öğrendim. Onunla bir aradayken hem insan hem de müzisyen olarak çok şey öğreniyorsun. Bence bu yaşadıklarım hayatın bana tanımış olduğu çok büyük bir ayrıcalıktı, noeli iki defa kutlamış oldum, yaşadıklarımı unutmama imkan yok.
Birçok sanatçıya eşlik ediyor olmak senin için zor oluyor mu?
Çalma tarzınızla her zaman kendi renklerinize sahip olmak zorundasınız. Eğer bir sanatçı sizi arıyorsa çaldığınız gitarı duymak içindir. Ama yine de her kayıt için çağrıldığınızda çok büyük bir sorumluluk alıyorsunuz. Yaptığınız işe odaklanmanız ve nereye gideceğine karar vermeniz için dinlemeniz gerekiyor. Ama söylediğim gibi çalış stiliniz sizin markanız ve onu devam ettirmeniz gerekiyor.
Bu kadar işin arasında çalışmak için zaman bulabiliyor musun?
İşin aslı çok fazla değil. Benim için yaratmak çok zor ve şu ana kadar küçüklüğümden beri öğrendiğim her şeyi ortaya döktüm. Şu an elimde çok fazla şey kalmadı. Bu aralar en çok endişelendiğim konu bu. Dibe inmemek için yeni şeyler yaratmak zorundayım.
2004 yılı senin yılın mıydı?
2004 benim için çok önemli bir yıldı çünkü yıllardır hayranlıkla dinlediğim sanatçıların albümlerinde çalma fırsatı yakaladım. 3 yıl önce bu insanların albümlerini satın alıyordum şimdi ise çok büyük bir işbirliği içerisinde onlarla çalışıyorum. Bir veya iki şarkı değil neredeyse bir albümün yarısı hatta bazen tamamı. Ama söylediğim gibi şimdi yeniden yaratma zamanı. Kendi başarını kendin yaratırsın ve onu yükseltmek senin elindedir, yükseldikçe de daha büyük sorumlulukları beraberinde getirir.
Flamenko camiasından idollerin var mı?
Terremoto’yu gerçekten çok seviyorum. Camaron ve Paco de Lucia’nın da çok büyük hayranıyım. Bana göre bu iki büyük sanatçıyı inkar etmek yeni jenerasyon için çok büyük bir ayıp. “Canta Jerez” albümünü çok beğeniyorum. Sordera, Borrico… Terremoto’ya eşlik etmeyi çok isterdim veya Camaron için birazcıkta olsa bulerias eşliği yapmayı…
En çok hangi sanatçıya eşlik etmekten keyif duyuyorsun?
Bunu söylemek çok zor. Hepsi ile yaşadığım çok özel anlar var. Örneğin son bienalde El Torta’ya eşlik ettiğimde inanılmaz keyif almıştım. Neredeyse beni ağlattı diyebilirim. Sahneden iner inmez olanları anlatmak için babamı aradım. Torta’nın benim üzerimde daha önce hiç hissetmediğim bir etkisi var. Oysa heyecanın diğer tüm duygulara engel olduğu bir yer benim için sahne. Ayrıca Jose Merce ile çalışmaktan çok büyük keyif alıyorum. Babamın bir şekilde katılamaması nedeniyle birkaç kez Valladolid’deki bir tiyatroda Jose Merce’ye eşlik edebilme ayrıcalığına sahip olmuştum. Ellerim titremişti. Onların yanı sıra Niña Pastori, Montse Cortés, Diego Carrasco, El Cigala… Her birine eşlik ederken ayrı bir keyif duyuyorum, önemli olan da bu.
Çok genç bir gitaristsin, günümüz gitarist camiasını nasıl değerlendiriyorsun?
Bence seguiriya veya solea çalarken eskiden nasıl çalındığını göz önüne alarak daha fazla düşünmeliyiz. Bir yandan da “Flamencura” biraz kendini kaybetmektir. Bana göre flamenko çalmak çok fazla rasgueado yapmak anlamına gelmiyor veya 20 yıl öncesindeki gibi gitar çalmak. Diego Carrasco bunun üzerinde çok kez durur. Flamenko çalmak Manuel Parrilla gibi çalmak demek değildir. Kökenini kaybetmeden değişik tarzlarla bu tadı nasıl yakalayacağını bilmek zorundasın Şu anda var olan armonileri kullanmak lazım. Gitar günümüzde en uç sınırlarına ulaşmış durumda ve bence az miktarda rasgueado yapılan zamanlardayız.
Sence aşırı teknik ve virtüözlük sanatçıların aleyhine bir durum mu?
Aşırı olan hiçbir şey iyi değildir :)) Bu mesleğin beni üzerinde düşünmeye iten en önemli yanı şu, öncelikle çok fazla armoni ve teknik çalışmak gerekiyor, sonrasında bu birikimi kendi tarzınıza ve yolunuza yansıtıyorsunuz. Bir resim üç tane fırça darbesiyle tamamlanamaz, ressamın çok iyi olmasına rağmen. Bence makul bir noktaya ulaşmak gerekiyor. Açıkçası gitar için ne kadar fazla zaman ayırırsan o kadar daha fazla avantaja sahip olursun.
Sence gitar Flameko’nun en özveri isteyen tarafı mı?
Gitaristler bu konuda çoğu zaman paranoyaya sahip, sürekli endişe duyuyorlar. Gitar insanı bu hale getiriyor. Benim için de çalışmak gerçekten çok zor ama bunu yapmak zorundayım. Evet, gerçekten çok özveri göstermen ve öğrenmen gerekiyor çünkü bunların sonrasında hayatında sahip olamayacağın bir tatmin elde ediyorsun. Yaratmak zorunda olan bir müzisyen her zaman bu tedirginliği taşımaktadır. Eğer bir gitarist yaratmıyorsa söyleyecek sözü yoktur demektir.
Babanın sahip olmayıp senin olduğun, senin sahip olmayıpta babanın olduğu neler var?
Farklı zamanlarda doğmuş olmamız ikimizin farklı vizyonlara sahip olmasına neden oluyor. Ben flamenkoyu onun düşünmediği bir yoldan görüyorum ve o da benim. Mesela babamın rasgueadolarına bakarsanız açık ve temizliğini çok net görürsünüz. Soleaya eşlik edişi, arpejleri, bana göre mükemmel bir yöntemle çalıyor
Günümüz gençlerinin her şeyde fazlasıyla hızlı yürüdüğünü düşünüyor musun?
Bildiğim şu ki deneyim size zamanla bir mevki kazandırıyor. Hızlı gidip gitmediklerini gerçekten bilmiyorum Ancak şunun önemini biliyorum; durmamız, dinlememiz ve köklerin hala var olduğunu görmemiz gerekiyor. Eğer kontrol mekanizmanız yoksa ileriye gidemezsiniz.
Albüm yapma vakti geldi mi?
Sanırım geldi. Öncelikle çok çalışmalı ve yeni şeyler üretmeliyim, sanırım şimdiye kadar sahip olduğum her şeyi kaydettim albümlerde. Yakında albüm için çalışmaya başlayacağım, yeni şeyler yaratmanın sancısını çekeceğim. Eğer bir şey kaydettiysen mutlaka yeni şeyler aramanın sıkıntısına düşüyorsun. Gerçekten çok heyecanlıyım. Hala bekleyen projeler de var ama sanırım bu yıl bir şeyler kaydedeceğim.
Röportaj: Carlos Sánchez – Jerez, 2005
Çeviri: Rasime Öktem – Doruk Demircan